Kürdistan Bölgesi’nin her bölgesinde gazeteciler her şekilde istismar ediliyor; tutuklandı, yaralandı ve suikasta kurban gitti. Ancak benim durumum yaşanana diğer ihlallerden farklı. Bir gazeteci olarak işim nedeniyle yaklaşık 4 aydır iki kez gözaltında tutuldum. Diğer yaşananlara oranla benim durumum farklı olabilir.
Bölgemizde serbest gazeteci, bağımsız bir medya kuruluşunda veya muhalefetle bağlantılı olarak çalışmak demek, engeller ve sorunlarla boğuşmak anlamına gelir. 3 yıl boyunca Goran Hareketine bünyesinde KNN TV’de Duhok’un Amedi ilçesinin Şeladize kasabasında görev yaptım. Ayrıca muhalif diğer medya kuruluşlarında da kısa süreler çalışıyordum. İşim güvenlik güçleri için can sıkıcıydı. Bir gün bir grup Asayiş (Kürt güvenlik güçleri) evime geldi ve benimle konuşmak istediklerini söylediler. Onlarla evimden çıkmamla 99 gün boyunca evimi göremedim.
20 Haziran 2020'de Şeladize’de bölgedeki Türk bombardımanına karşı kitlesel gösteriler düzenlendi. Bölgedeki diğer gençler gibi, gösteriye katıldım ve fotoğraf çekmek ve video kaydetmek için kameramı kullandım. Daha sonra kanallardan birine gönderdim, çünkü o sırada KNN kanalı yayını zaten durdurulmuştu.
Gösterilerde, göstericilere yönelik kaba şiddet kullanıldı ve benim için aynı ayın 26'sına kadar her şey yolundaydı. O gün tam saat 10: 00'da Asayiş'in dört üyesi benim evime geldi, ikisi sivil kıyafetli, diğer ikisi de resmi kıyafetliydi. Yatağımda uyuyordum. Beni uyandırdılar ve “Mamosta”nın beni sorduğunu söylediler. Asayiş'in müdürünü kastettiler, ama onlarla gitmeyi reddettim. Bu konuda daha önce tecrübelerim olduğum için onlara tutuklama emrini sordum. Bana yetkilinin beni sadece 10 dakika göreceğini ve gitmeme izin vereceğini söyleyerek, yemin ettiler.
Benden ilk istekleri onlara cep telefonumu vermekti
Karakola amcamla gittim; Asayiş karakoldan bizi aldı. Benden ilk istekleri onlara cep telefonumu vermekti. On yıl da beni hapse atsalar, telefonumu onlara vermeyeceğimi ve yanımda da olmadığını açıkça söyledim.
Cep telefonumu teslim etmek için benimle çok uğraştılar, alamayacaklarını bildiklerinde gözlerimi bağladılar ve beni dövmeye başladılar ve beni bir arabaya bindirip bilinmeyen yere götürdüler. Daha sonra Duhok'taki Asayiş Genel Müdürlüğü olduğunu fark ettim.
Duhok Asayişi’nde ilk günümde beni çatısız bir yere koydular. Haziran ayının aşırı sıcağına ve güneşine maruz kaldım. 3 gün sonra beni hücreye gönderdiler, 5 gün sonra beni sorguya götürdüler.
Sorgu odasında, benimle kimin olduğunu ya da tam olarak ne işi olduğunu bilmiyordum, gözümü bir bağla bağlamışlardır. Kızgın bir sesle bağırıyor ve bana soruyordu, neden tutuklandığınızı biliyor musunuz? Ona bunun uyuşturucu ticareti, soygun ve PKK ile ilgili olmadığını söyledim. Çünkü nedenini bilmiyorum? Bu suçlamalardan söz ettim çünkü bunlar, bölgedeki gazeteci ve aktivistleri tutuklamak için klasik suçlamalardır.
Şeladize'de gösterileri düzenlediğim gerekçesiyle beni getirdiklerini söyledi. Kesinlikle suçlamayı reddettim, çünkü bu doğru değildi. Organizatör olduğum ve Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) bürosunu ateşe verme planım olduğu konusunda ısrar ediyordu ve 20 dakika sonra beni hapse geri gönderdiler.
10 dakika hücremde kaldım, beni tekrar soruşturmaya götürdüler, bu sefer suçlamalar değiştirildi. Bana bazı insanlardan para aldığımı ve diğerlerini kurtarmak için kullandığımı söylediler, tabii ki bu da doğru değildi ve bunu kanıtlayacak herhangi bir delilleri yoktu. Bende yapılan tüm bu suçlamaları reddettim.
Daha sonra aynı kişi benden bir belge imzalamamı istedi (taahhüt mektubu) herhangi bir faaliyete katılmayacağıma dair bir belge idi. Bende böyle bir belgeye imza atmayı reddettim.
Beni sorgulayan kişi bana o kadar öfkeliydi ki, diğerlerini nahoş bir şekilde beni hücreme geri götürmeleri için aradı. Orada 28 gün kaldım. Daha sonra başka bir hapishaneye nakledildim. Akabinde de bana yönelik suçlamaları terör, PKK'ya destek ve diğer farklı suçlamalar oldu.
Tutuklandığım hapishane hücresinde yediden fazla kişi vardı. Yeni tutuklular geliyordu ve diğerleri gidiyordu. 5 Ekim 2020'ye kadar orada tutuldum ve 10 milyon Irak Dinarı (8 bin dolar) karşılığında kefaletle serbest bırakıldım.
Dediğim gibi, bu benim için ilk tutuklanma değildi. Ayrıca 6-26 Ocak 2020 tarihleri arasında Duhok'ta gözaltına alındım ve suçlama bir siyasi partiyle ticaret yapmaktı. Bu da asılsız bir suçlamaydı.
Hapishanedeyken, bazı avukatlar bana yardım etmek için gönüllü oldu, ancak beni baskı altında bıraktılar.
Duhok Mahkemesi, Asayiş tarafından suçlandığım suçlamalara bağlı olarak, ancak ilk kez 20 gün hapiste, ikinci gün 99 gün geçirdiğim için Ekim ayında bana 3 ay hapis cezası verdi (bu benim cezamdı) tutuklama emri olmadığı için bu cezayı paraya çevirerek, serbest bıraktı.
Aslında mahkeme kararından bir ay daha fazla zaman geçirdim; şimdi mahkeme bana bir ay borçlu!
Bu ihlallerin hikâyesini anlattığım ana kadar, güvenlik güçleri tarafından sadece ben değil, yakın çevremde de doğrudan ve dolaylı olarak baskı altındaydım. Bölgemde sivil faaliyetler veya toplantılar için potansiyel biri olduğum düşüncesi ağır basıyor, güvenlik güçlerinin farklı türden suçlamalarına maruz kalıyorum.
*Hemin Şiwan: İsim rumuz isim olup, gazetecinin talebi üzerine rumuz isim kullanılmıştır.