"Irak'taki yönetim rejiminin değişmesine rağmen, biz Bahailer hala dinimizi açıkça dillendirmeyi veya alenen ritüellerimizi uygulama hakkımızdan mahrumuz. Dini kimliğimizi diğer dinler gibi resmi belgelerimize bile koyamıyoruz” bu sözler Irak’ta Bahai dinine mensup Ahmed’e ait.
Gerçek adını kullanmak istemeyen Ahmed, bir nevi kendisine gösterilecek tepkilerden dolayı da gerçek kimliğini saklıyor.
Ahmed, kimliğinde bile, “Müslüman” yazıldığını dile getirerek, "Böyle giderse neslimiz tükenecek" dedi.
Irak'ta; Bahai İnancı, yasaklı Baas Partisi liderliğindeki ve feshedilmiş olan “Devrim Komuta Konseyi'nin” kararıyla 1970 yılında yasaklandı. Ayrıca 1975 yılında da nüfus sicili dahi tüm resmi kurumlarda Bahai olarak kayıt yaptırmamakla birlikte yazılan tüm belgeler imha edildi.
Bahailik, tek tanrılı bir din olup 19. yüzyılın ikinci yarısında Bahailik, Hüseyin Ali el-Nuri tarafından kurulmuştur. İran'dan sürgün edildikten sonra 1863'te Bağdat'taki al-Necibiye Parkı'nda (Bahailer Rezwan Bahçesi olarak dillendiriyor) yeni dini ilan etti.
Bahai gençlerinden Yasir Ahmed, Irak Bahailerinin, "Devrimci Komuta Konseyi'nin kararnamelerinin çekici ile “toplumun Bahai dini hakkındaki cehaletinin örsü" arasında kaldığı görüşündedir.
Ahmed, Bahai inancının yasaklanmasının "bu dinin kimliğini yok etme ve kalan az sayıdaki insan arasındaki imajını bozma" çabası olduğunu belirterek, “din, taraftarları toplumdaki diğer topluluklar ve dinlerle çok sosyal olsalar dahi Bahai dinini yarı gizli tutmaya çalıştığını söyledi.
Bahailere yönelik baskı, 1970 yılında, Bahai inancının uygulanmasının yasaklanmasını öngören ve o dönemde hükümet tarafından yönetilen gazetelerde yayınlanan 105. Madde yayınlandığında zirveye ulaştı.
Buna ek olarak, 1975'te 358 sayılı Kararname, Bahailerin devlet nüfus siciline kaydının kaldırılmasını şart koşuyordu. Bahailer daha sonra tüm mallarından mahrum bırakılırken, bazıları hapse atıldı ve diğerleri idam edildi. O dönemde birçoğu da kayboldu.
KirkukNow’a konuşan Bahai inancının Bağdat'tan ismini açıklamak istemeyen başka bir mensubu ise, Irak Anayasası’nın 1970 tarihli 105. Maddenin “Bahaileri uluslararası ve yerel olarak uluslararası antlaşma ve sözleşmelerinde tanınan tüm haklarından mahrum bıraktığını söyledi.
Bu kararların ardından tüm ibadet yerlerine el konulduğunu ve binlerce inanç mensubunun ülkeyi terk ettiğini dile getirdi.
Kökleri olan bir toplum olarak temel haklarımızı elde etmek için hala mücadele ediyoruz
Kaynak, "Kökleri ülkemizde olan, yani Devrimci Komuta Konseyi'nin iktidarını kaldıran bir topluluk olarak temel haklarımızı elde etmek için hala mücadele ediyoruz. Özellikle yürütme organı ile birçok engel var” diyerek, sözlerine şunları ekledi:
“Devrimci Komuta Konseyi'nin kararnamelerinin, yeni Irak Anayasası’na ve mevcut demokratik sisteme uygun olmadığı için iptalini oylamak üzere meclise götürüleceğini öğrendik, bu nedenle 105. maddeyi dahil etmek için çok çalıştık. Gündeme alındı da ancak belli taraflar bilinmeyen nedenlerle konuyu engelledi.”
Bahai inancının ilkelerinden biri, “insanlığın ruhani birliğidir.” Bahai kaynaklarına göre, dünyanın dört bir yanına yayılmış olan beş ila yedi milyon arasında din mensubu vardır.
Hukukçu Qahir Berzenci, şunları söyledi:
“Irak anayasası, özellikle Iraklıların dinlerine, mezheplerine, inançlarına veya tercihlerine göre kişisel statülerine bağlı kalmalarını şart koşan 41. maddede çok açık. Kanunla düzenlenmiştir ve her bireyin düşünce, vicdan ve inanç özgürlüğüne sahip olduğunu onaylayan 42. Madde de mevcuttur.”
Berzenci, ayrıca 1970 tarihli 105. maddenin Irak Anayasası’nda ve uluslararası anlaşmalarda öngörülen insan hakları ilkeleriyle çeliştiğine dikkat çekti.
Irak'taki Bahailer: Özgürlükten mücadeleye
Yazar ve aktivist Ammar Hatem, gayrimüslimlerin 1917'de kanunla tanındığını, azınlıkların bundan sonra mahkemede evlenebildiklerini, özel günlerini kutlayabildiğini ve ibadethanelerinde dini törenler düzenleyebildiklerini dile getirdi.
1925'te, din özgürlüğü kabul edildikten sonra, azınlıklar dinlerini tam bir özgürlük içinde ve halka açık bir şekilde yaşayabildi.
1936'da İçişleri Bakanlığı'nın resmi kılavuzunda Bahai inancından bahsedildi ve Irak Anayasası’nda bu azınlığın özgürlüğü garanti altına aldı.
Ammar Hatim, 1934'teki ilk nüfus sayımından sonra, Bahailerin kendilerini hükümet kayıtlarında Bahai inancının mensubu olarak kaydedebildiklerini, benzer uygulamanın 1947 nüfus sayımı için de geçerliydi.
Bahailer de diğer dinler gibi üzerinde inançlarının yazılı olduğu kimlik kartları alacaklardı.
Dönüm noktası
Hatim, Bahailere yönelik baskıların 1963 darbesinden sonra başladığını, 1975'te nüfus kayıtlarının durdurulduğunu söyledi.
Bu kararla, evlilik sözleşmeleri medeni durum kayıtlarına kaydetmeleri engellenmiş, kimlik ve dolayısıyla pasaport, devlette istihdam, üniversitelere giriş, ev ve mülk alım satımı yapmaları engellenmiştir.
Yasaklar, bazı Bahailerin başka dinlere geçmesine ya da kayıt yapmasına yol açtı.
Ammar Hatim, bunca yıl ve pek çok değişikliğin ardından Bahailerin dinlerini hâlâ uygulayamadığını söylüyor.